o belde 598
Türkoloji Dergisi » Submission » BİN HÜZÜNLÜ HAZ AHMET HÂŞİMİN O BELDESİ: ÜTOPYA MI, POETİKA MI?
“Ana baba ve bunlardan meydana gelen çocuklar”ın kimler olduğu hakkında farklı görüşler ileri sürülmüştür. Bunlar, “Âdem ve zürriyeti, Nûh ve soyu, İbrâhim ve soyu, Hz. Muhammed ve soyu, genel anlamıyla anne baba ve çocuklar” şeklinde özetlenebilir. Taberî, gerekçelerini açıklayarak bizim de katıldığımız son mânayı tercih etmiştir (bk. XXX, 125). Bu bölümde şair, artık cüdâ kaldığı o beldeyi tasvir ediyor. Şiirin ağırlık merkezini teşkil eden bu tasvir başlıca iki unsurdan oluşuyor.
O Belde Şiirinin Tahlili
Bunlar tıpkı bir musiki eserindeki leit-mo-tivler gibi bir an kaybolduktan sonra kendilerini yeniden hissettirirler.
EN SIK BELİRTİSİ ‘AĞRI’
Sûre, adını ilk ayetteki “el-Beled” kelimesinden almıştır. Mekke’de indirildirilen sure, 20 ayetten oluşur. Sure ismini ilk iki ayetinde geçen ve beldeler şehirler anlamına gelen el-beled kelimesinden alır. Bu surede el beled kelimesi ile Mekke şehri kastedilmektedir. Beled Suresi’nin Arapça okunuşu ve Türkçe anlamı, mealini haberimizde bulabilirsiniz, dinleyip ezberleyebilirsiniz. Öztürk, Nurettin , Çağdaş Türk Edebiyatında Ütopya, İnönü Üniverparibahis giriş, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Elemlerine bir liman olan bu mavi deniz, MELALİ ANLAMAYAN NESLE AŞİNA DEĞİLİZ.
O kadar ki, Baudelaire burada oturacakları odanın mobilyalarım ve penceresinden görecekleri manzarayı gözleriyle görüyormuş gibi tasvir eder. Ahmet Hâşim’de ise ileride görüleceği üzere “O Belde” yeryüzünde değil, tamamıyla hayalîdir. Bu sübjektiflik umumiyetle teessür verici bir ton arz ediyor. Deniz için kullanılan hasta sıfatı teessür halinin en şiddetli ânını gösterir. “O Belde”deki kadınların bûseleri giryendedir. Servet-i Fünun şâirleri gibi Hâşim için de hüzün ve teessür estetik bir kıymet taşır. Divan edebiyatında güzellik ile hüzün asla birleşmezdi. Güzelde bulunan en değerli taraf şuh oluştu. Edebiyatımızda güzellik ve hüznün birleşmesi, romantiklerin tesiri ile başlamış ve bugünkü nesle kadar gelmiştir. Genç nesil yeniden hüzünle güzelliği birbirinden ayırmış ve “yaşama neşesi” prensibi ile divan şâirlerinin hassasiyet tarzına doğru meyletmiştir. Haşim, şiirinde açık hiçbir benzetme yapmıyor. Anlatımında kullandığı en güçlü araçlar isim ve sıfat tamlamalarıdır.
{
En çok okunan şiirler
|}
“Nîlî sükût-ı istifhâm”(çividi soru sessizliği) tamlaması da şairin anlatımına güzel bir örnektir. “Nîlî” sıfatını şair, “istifham”a değil “sükût”a bağlıyor. “Ve bu akşam ki eyliyor tehziz / Bende evtar-ı hüznü ü ilhamı” Dizelerindeki tamlamalar da dikkat çekicidir. “Evtâr-ı hüzn ü ilhâm” (üzüntü ve esin telleri) tamlaması ile şair, içindeki duyguları, hüzün ve ilhamı bir musiki aleti gibi düşünüyor. Bu ifadede şair, kendisi ile tabiat arasındaki kaynaşmayı müzikal bir niteliğe büründürüyor.
Parnasyen, objektif varlığı kavramağa çalıştığı halde sembolist onu inkâr etmeğe, yıkmağa, kırmağa gayret eder. Bu kısımda şâir, dalmış olduğu hülyalar âleminden uyanarak tekrar hakiki dünyaya dönüyor ve yeniden kendisini “Bu nefy ü hicre müebbed bu yerde mahkûm” hissediyor. Bir sanatkârın eserlerinin bütünü hakkında salim bir hükme ancak bütün metinlerin ayrı ayrı incelenmesi suretiyle varılabilir. Fakat bütün metinleri incelemeden verilmiş olan hükümlerin isabetsizlik ve katiyetsizliği karşısında, bizi hakikate geç ve güç ulaştıran bu yolu tercih etmek daha dürüst bir harekettir. Martin Scorsese’nin filmlerinde kullanmaya bayıldığı Gimme Shelter adlı şarkının sözleri ve şarkının filmlere katkısı hakkında bir inceleme. Gündelik yaşantımızda gerek masa başı çalışma, gerekse spordan uzak bir hayat tarzı sebebiyle vücudumuzu yeterince hareket ettiremiyoruz. Buna alışan bünyede ise görülen birtakım hastalıklar mevcut. Hareketsizliğin insan yaşamında istenmeyen durumlara yol açtığını belirten Medicana Sivas Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahi Uzmanı Op. Ahmet Haşim’in gerçek dünyanın kötülüklerinden, bunalımlarından kurtulmak için yarattığı ütopya ve bu ütopyanın O Belde şiirine yansıması. Sezon fragmanı yayımlandı ve çıkış tarihi de belli oldu. Bel düzleşmesinde bir sonraki aşamanın kamburluk olduğunu belirten Sili, “Bu konuda, ‘Bel düzleşmesinin ileri aşaması nedir? Bel düzleşmesinde bir sonraki aşama kamburluktur.
Bu akşamın şairin kendisinde esin ve hüzün tellerinin titrettiğini ifade ederek yine bu hayali beldeden ayrı kaldığını, sürgün ve ayrılığa mahkûm bu yerde tutuklu olduklarını söyleyerek bitirir. Serbest müstezat tekniğine uygun olarak, şiirde cümleler tek bir dizede başlayıp bitmiyor. Dizelere dağılan cümleleri bütün olarak değerlendirecek olursak, uzunluk ve kısalıklarıyla, şiirin içeriği arasında bazı ilişkiler olduğunu görürüz. Başlangıcı teşkil eden uzun ve öğeleri dağınık cümleler, genellikle heyecanlı bir ses tonuna karşılık geliyor. O beldeyi ve o belde kadınlarını tasvir eden kısa cümlelerde, hayali bir mutluluk duygusuyla şairin ruhu gibi ifadesi de sakindir. Bundan sonra arka arkaya gelen dört soru cümlesiyle tekrar duygusal karmaşa başlıyor. Son dizelerdeki cümlede ise şair, istemediği bu yerde kendini sonsuza dek mahkûm hissediyor. O Belde şiirinde uzaklarda ismi olmayan bir şehirden, o şehirde yaşayan kadınlardan ve o kadınların şairin aşık olduğu kadına benzerliklerden bahsedilir. Anlamın kapalı, ifadelerin muğlak olduğu şiirde, düşsel imgelerle geçek iç içe geçmiştir. Şair bir dizesinde »burada mahkumuz» derken dünyayı kasteder. Şairin »o belde» olarak nitelendirdiği yer ise bu dünyanın dışında yer alan başka bir alemdir.
Mısralarındaki terkipler de dikkati çekicidir. “Evtâr-ı hüzn ü ilham” tamlaması ile şâir, içindeki duyguları, hüzün ve ilhamı bir musiki aleti haline koyuyor (Sübjektif realiteyi objektif kılma). Akşam, bu manevi musiki aletini ihtizaz ettiriyor. Yukarıda bû-yı ruh terkibi ile şâir kadınla tabiat arasındaki kaynaşmayı anlatmıştı. Bu sonuncu ifadede kendisi ile tabiat arasındaki kaynaşmayı müzikal bir mahiyete sokuyor. Diye “bugünkü beşer”in kabalığını anlatıyor. Şâirin, kadının, tabiatın ve sanatın “bugünkü beşer” tarafından anlaşılmaması ve manasız görülmesi, romantikle tarafından çok işlenmiş bir konudur. Yüzyıl iktisadi hayatının yarattığı adî hırslarla dolu, paraya düşkün ve güzelliğe karşı hassas olmayan burjuvaziye bizim edebiyatımızda da birçok hücumlar vâki olmuştur.
Fecriati’nin temsilcilerinden olan Ahmet Haşim, topluluk dağıldığında başka bir topluluğa katılmamıştır. Sanatını ve sanat anlayışını bağımsız olarak sürdürmüştür. İlk şiiri “Hayal-i Aşkım“1901’de yayımlanmıştır. Türk edebiyatında “akşam şairi” olarak tanınır. Şiirlerinde olan doğa manzaraları diğer sembolizmden etkilenen şairler gibi “akşam, şafak, gece, mehtap, yıldızlar, ormanlar…” gibi hayal kurmaya müsait mekânlar ve durumlardır. Şiirlerinde çocukluk anıları, aşk ve tabiat başlıca temaları olmuştur. Ahmet Haşim, şiirin dilinin sözden ziyade musikiye daha yakın olduğunu ifade eder. Şiirleri dış dünyaya ait gözlemlerinin iç dünyasında bıraktığı etkileri ve izlenimleri yansıtır.
Bu durum onu, şaire daha da güzel gösteriyor. Şaire göre, bir şiirin açık ve net ifadelerle doldurulması, onu düz yazıya yaklaştırır. Oysa, şiir, hiçbir şekilde bir öykü ya da romanla benzer ögeler taşımamalıdır. Ahmet Haşim, başta O Belde ve Bir Yaz Gecesi Hatırası olmak üzere neredeyse tüm şiirlerinde imgesel bir dil kullanmıştır. Stephen Mallerme ve Charles Baudelaire, en çok etkilendiği Fransız şairler arasında yer alır.
Dejar un comentario
¿Quieres unirte a la conversación?Siéntete libre de contribuir!